Akademi Derneği Başkan Yardımcısı Dr.Fatma Yeşilkuş, Tarsus Üniversitesi’ndeki Gelişmeleri Kamuoyuyla Paylaştı
Akademi Derneği, Tarsus Üniversitesi ile ilgili gündemdeki konuları ele almak üzere Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, Akademi Derneği Başkan Yardımcısı ve TV Yorumcusu Dr. Fatma Yeşilkuş ile Türkiye’nin önde gelen hukukçuları TV Yorumcusu Av. Mustafa Kemal Çiçek ve Av. Mert Keleşoğlu katıldı.
Dr. Yeşilkuş, Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’ne karşı açılan kadro iptal davasıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. 14 Eylül 2023 tarihinde Mersin 2. İdare Mahkemesi’nde açılan davanın, davacı akademisyenin daha önceki tüm hukuki yolları tüketmesinin ardından gerçekleştirildiği belirtildi. Davacı akademisyen, mahkemeye sunduğu 30 sayfalık dilekçede üniversite içindeki yapılanmayı belgeleriyle ortaya koydu.Yeşilkuş, Tarsus Üniversitesi’nin resmi ilanında, gerçeğe aykırı beyanlarda bulunan adayların başvurularının geçersiz sayılacağına dikkat çekti. Ancak, atanan kişinin bu beyanlarının kabul edilerek işleme alındığına değindi. Toplantıda, atanan akademisyenin, başarısını kanıtlamak için e-posta ile aldığı davetleri mahkemeye sunduğu trajikomik bir durum olarak değerlendirildi.
Daha sonra, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın, jüri üyelerini belirlerken tanışıklık ilişkileri içinde bulunduğu öne sürüldü. Jüri üyelerinin, havacılık yönetimi alanında bağımsız akademik çalışmaları olmadığı, dolayısıyla Danıştay kararlarına aykırı bir şekilde jüri oluşturdukları iddia edildi.
Toplantıda, jüri raporlarının sahtecilik ve benzeri yöntemlerle oluşturulmuş olabileceği, bu durumun belgelerle kanıtlandığı aktarıldı. Ayrıca, Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden atanan bilirkişilerin de taraflı raporlar sunduğu belirtildi. Yeşilkuş, bu usulsüzlüklerin kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini ve adaletin tecelli etmesi için gerekenin yapılmasını talep etti.
Akademi Derneği, Tarsus Üniversitesi’ndeki bu sorunların araştırılmasını ve şeffaf bir değerlendirme sürecinin başlatılmasını istiyor.
Akademi Derneği Başkan Yardımcısı ve TV Yorumcusu Dr. Fatma Yeşilkuş’un basın açıklaması metninin tamamı aşağıdadır:
“12.05.2023 tarihinde Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü İlana Çıkıyor
Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü, 12.05.2023 tarihinde ülkemizin göz bebeği ve stratejik bir alanda, Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Birimi, Havacılık Yönetimi Bölümü, Havacılık Yönetimi Anabilim Dalı/Programı’na, “Yönetim ve Strateji alanında doçentliğini almış olmak. Havacılık yönetimi üzerine çalışmaları bulunmak.” şartıyla bir doçent kadrosu ilanı veriyor.
Kadroya Üniversite İçerisinden 2 Aday Başvuruyor
Kurulduğu günden bu yana Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’nün verdiği bir kadro ilanına üniversite içerisinden birden fazla kişinin başvurmadığı/başvuramadığı biliniyor. İlgili ilana üniversite içerisinden iki farklı yönetim ve strateji doçenti başvuru yapıyor.
– Bir kamu kurumu olan Tarsus Üniversitesi’nde sonuçlar gayri resmi olarak skandal bir şekilde Whatsapp Uygulaması Üzerinden Dolaşıma Sokuluyor
Bir kamu kurumu olan Tarsus Üniversitesi’nin, resmî sonuçları haliyle resmi yollarla açıklaması beklenirken, sonuçlar, yetkisiz bir kişi tarafından, yaklaşık 30 kişilik bir whatsapp grubu üzerinden dolaşıma sokularak ataması yapılan aday tebrik ediliyor.
Ataması yapılmayan akademisyen tüm evrakları Tarsus Üniversitesi’nden talep ediyor ancak talep reddediliyor
Ataması yapılmayan akademisyen, Whatsapp’ta dolaşıma sokulan bu gayri resmi duyuru ve atanan adaydan katbekat üstünlüğünün olduğunu bildiği için aynı gün, Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’ne yazmış olduğu dilekçeyle, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında, atama işlemine yönelik süreçte yer alan tüm resmi yazışmaların ve tüm evrakları talep ediyor.
Whatsapp’tan dolaşıma sokulan bilgiler üzerine atama işlemine ilişkin süreçte yer alan evrakların talep edilmesinden bir gün sonra Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü atanamayan adaya resmi bilgilendirmede bulunuyor.
1 hafta sonra ise, talep edilen evrakların “Bilgi Edinme Kanunu Kapsamı’na Girmediği” şeklinde skandal bir açıklama resmi yolla yapılıyor.
Ataması yapılmayan akademisyen bunun üzerine, Adalet Bakanlığı’na bağlı Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na başvuru yaparak ilgili belgeleri talep ediyor ancak skandal bir şekilde bu talep de skandal bir cevapla reddediliyor.
Dava açmak yerine, dava açılmasından önceki aşamaları değerlendiren ve atamaya yönelik tüm resmi evrakları görmek isteyen akademisyen Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’ndan “Üniversitenin cevabı uygun ve yeterlidir” şeklinde skandal bir cevap alıyor ve bu talebi de gerekçesiz ve dayanaksız olarak reddediliyor.
Oysa, Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun resmi internet sitesinde yer alan geçmiş kararlar incelendiğinde kadro atamalarına yönelik belge taleplerinin yerine getirildiğine ilişkin birçok emsal karar yer alıyor. Dolayısıyla, önceki kararlarda bu belgeleri talep eden kişilerin talebinin karşılandığı ama bu dosya özelinde bu talebin gerekçesiz ve dayanaksız şekilde reddedilmesi ağır şüphe oluşturuyor çünkü adalet kişilere göre farklı işleyemez.
14.09.2023 tarihinde, Mersin 2. İdare Mahkemesi’nde Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü’ne karşı kadro iptal davası açılıyor
Davadan önceki tüm hukuki yolları tüketen akademisyen, 14.09.2023 tarihinde dava açıyor. Davacı akademisyen, normalde dava açılış dilekçelerinde görülmeyen, 30 sayfalık uzun bir dilekçeyle Üniversite içerisindeki yapılanmayı belgeleriyle mahkemeye sunuyor.
Davanın açılmasıyla evraklar ve skandallar gün yüzüne çıkıyor
Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü, önceki aşamalarda gizlediği ve davacı akademisyenin talep ettiği evrakları dava açıldığı için Mahkemeye sunmak durumunda kalıyor.
Öncelikle diğer aday gerçeğe aykırı beyanlarıyla atanmış
İlgili kadroya ataması gerçekleştirilen kişinin Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü ile yakın ilişki içerisinde bulunduğu biliniyor. Kendisi ilk olarak göreve 2019 yılında Tarsus Üniversitesi’ne Dr. Öğr. Üyesi olarak başlıyor. Göreve başladığı 2019 yılından bu yana kendisine üst üste 4 farklı bölüm başkanlığı, Kariyer ve Mezun Ofisi Koordinatörlüğü gibi çeşitli önemli görevler veriliyor.
2023 yılının Nisan ayında ise kendisi, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından doçent unvanı alıyor. ÜAK tarafından Doçent unvanı alana kadar akademik kariyeri boyunca havacılık yönetimi alanında bir tane dahi akademik çalışması olmayan bu kişi, ne tesadüf olacak ki bir anda havacılık yönetimi alanına ilgi duyuyor ve 2023 yılının Nisan ayında havacılık alanında bir kitapta hızlıca bir adet kitap bölümü yayınlatıyor. Tarsus Üniversitesi’nin bahse konu doçent alım ilanı sürecinde, Mayıs ayında da bu kişi havacılık yönetimi alanında sadece 250 kelimelik, yalnızca 1 (bir) paragraftan oluşan özet metin yayınlatıyor. Dolayısıyla bu kadroya, 1.5 (2 tam yayın bile değil) akademik çalışma ile atanıyor.
Davacı akademisyenin ise o dönem geçerli olan genel puanlama tablosuna göre 357,95 puanlık çok yüksek bir farkla önde olduğu görülüyor. Bu öyle bir puan farkı ki, başvuru döneminde geçerli olan Genel Puanlama Tablosu’na göre bu puan ile 3 (üç) kez doçent atanabiliyor.
Birçok kez dereceyle tamamladığı eğitim geçmişiyle, dünyaca ünlü yabancı üniversitelerde İngilizce ders verme deneyimleriyle, birçok ödülüyle, yabancı dil puanının yüksek olmasıyla, yürüttüğü projeleriyle, havacılık ve diğer alanlarda lisansüstü öğrenci yetiştirme deneyimiyle, öğrencilerine danışmanlık yaparak başarıyla tamamladığı yüksek lisans ve doktora tez danışmanlıklarıyla, kitap ve kitap bölümleriyle, katıldığı uluslararası bilimsel etkinliklerle, uluslararası bilimsel dergide baş editörlük göreviyle, havacılık yönetimi alanında birçok özgün yayına sahip olmasıyla ve bunun gibi birçok kategorideki başarısıyla da önde olmasına rağmen diğer akademisyenin ataması gerçekleştiriliyor.
Mahkemeye sunulan evraklar neticesinde atanan diğer akademisyenin, açık öğretim fakültesinden mezun olduğu, yabancı dil puanının davacıdan daha düşük olduğu, tez danışmanlığının yalnızca 1 adet olduğu, kariyeri boyunca kalem aldığı bir tane kitabının dahi olmadığı, havacılık yönetimi alanında dar zamanda hızlıca yayınlanmış 1 adet kitap bölümü ve bir de 250 kelimelik bir paragraftan oluşan özet metni olduğu, hiçbir projede görev almadığı ortaya çıkıyor.
Dahası atanan bu kişinin, gerçeğe aykırı beyanlarla yayınlarını manipüle ederek puanını olduğundan daha yüksek gösterdiği, buna rağmen davacıyla aralarında kapanmayacak kadar büyük bir puan farkı olduğu tespit ediliyor.
Tarsus Üniversitesi’nin Resmî Gazete’de yayınlanan ilgili ilanında, gerçeğe aykırı beyanda bulunan adayların başvurularının geçersiz sayılacağı, atansalar bile işlemin iptal edileceği yazmasına rağmen Tarsus Üniversitesi, bu kişinin gerçeğe aykırı beyanlarını bile kabul edip işleme almıştır. Gerçeğe aykırı beyanların sunulmasına rağmen atama işlemini iptal etmemesi, kadronun kim için tasarlandığına dair zaten ipucu veriyor.
Atanan akademisyen, liyakatini kanıtlayabilmek için kendisine gelen davetiyeleri mahkeme sunuyor
İşin trajikomik yanı ise atanan kişi, liyakatli olduğunu kanıtlamak için kendisine e-posta ile gelen açılış, lansman ve gala davetlerini bir başarı göstergesiymiş gibi mahkemeye sunuyor, akademik başarıyı davet zannediyor. Jüriler ahbap-çavuş ilişkisine göre oluşturulmuş
Bilindiği üzere, YÖK’ün yönetmeliğine göre, üniversitelerde her bir unvana göre kadro atama işleminin kendine özgü süreçleri bulunuyor.
Bu bağlamda, 12.06.2018 tarih ve 30449 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği’ne göre bir doçentin atanma süreci özetle şu şekildedir:
“Rektör, ilan edilen doçent kadrosuna başvuran adayların başvurularını incelemek için 3 profesör tespit eder. Rektör, adayların özgeçmişlerin, bilimsel çalışma ve yayınlarını kapsayan dosyaları bu profesörlere göndererek kişisel raporlarını bir ay içinde bildirmelerini ister ve bu profesörler, adaylar hakkında ayrı ayrı tercih ve görüşlerini rektöre bildirir.”
Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın da adayların dosyalarını incelemek suretiyle, 3 profesör tespit ettiği ancak bu profesörlerin hem kendisiyle hem de kendi aralarında uzun yıllara dayalı tanışıklıkları ortaya çıkıyor.
Birinci jüri üyesi, Süleyman Demirel Üniversitesi’nin 8 yıllık eski Rektörü, halen SDÜ’nün İşletme Bölümü’nde görev yapan Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’dır.
İkinci jüri üyesi, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın en az 23 yıllık yakın çalışma arkadaşı olan Süleyman Demirel Üniversitesi’nin yine İşletme Bölümü’ndeki öğretim üyesi Prof. Dr. Aygen Oksay’dır.
Üçüncü jüri üyesi ise Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın kadrosunun bulunduğu Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden en az 13 yıllık arkadaşlığının ispat edildiği, İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Taner Acuner’dir.
Türkiye’de o dönemde 208 üniversite ve bu üniversitelerde bulunan 34 bin profesör ile havacılık yönetimi alanında bağımsız seçilebilecek yüzlerce profesör bulunmaktayken, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın, dosyalar tarafsız değerlendirildiğinde ortaya çıkacak sonucu bildiği için ahbap-çavuş ilişkisi içerisinde hem kendisiyle hem de kendi aralarında tanışık olan bir jüri kurguluyor.
Güncel olarak ise, ataması yapılan adayın da, jüri üyelerinin en az ikisiyle tanışıklığının bulunduğu tespit edilmiştir. Nitekim, jürilerin tanışıklığa dayalı bir şekilde oluşturulması Danıştay’ın emsal kararlarına göre aykırılık teşkil ediyor.
Ayrıca, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın tarafından kurgulanan bu 3 jüri üyesinin de akademik kariyerleri boyunca havacılık yönetimi alanında bir tane dahi akademik çalışmasının bulunmadığı ortaya çıkıyor. Alan dışı jüri oluşumu da yine, Danıştay’ın emsal kararlarına göre aykırılık teşkil ediyor.
Jüri ahbap-çavuş usulü oluşturulunca iftira dolu raporlar hazırlanmış
Ahbap-Çavuş ilişkisi içerisinde, Prof. Dr. Orhan Aydın tarafından kurgulanan 3 jüri üyesi de davacı akademisyen ile ilgili olarak gerçeğe aykırı ve iftiralarla dolu raporlar hazırlamışlardır.
Öyle ki, hızlarını alamayarak, davacının 3 adet ödülü bulunması ve başvuruda beyan etmesine rağmen rapora “Hiç ödülü yoktur, diğer kişinin ise 1 adet ödülü vardır ve bu yüzden daha başarılıdır” yazılmış, görev kötüye kullanılmıştır.
Davacı akademisyenin yurt dışındaki dünyaca ünlü üniversitelerde misafir öğretim üyeliği yapmasını ve yabancı dili anadil seviyesinde olduğu için uluslararası kongrelerde Türkiye’yi tanıtmasını “şüpheli” bulacak kadar gözü karartmışlardır. Jüri üyeleri İlker Hüseyin Çarıkçı ve Aygen Oksay’ın raporlarındaki bu gibi birçok iftira ve gerçeğe aykırı beyanın yüksek oranda benzerlik göstermesine ek olarak bir de her iki jüri üyesinin raporları hazırladığı tarihin aynı olduğunu fark ettik.
Üç jüri üyesinden ikisinin raporları, YÖK’ün yönetmeliğine aykırı şekilde geç hazırlanmış
Dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın adayların dosyalarını incelemesi için 30.05.2023 tarihinde Elektronik Belge Yönetim Sistemi (EBYS) üzerinden her üç jüri üyesine ayrı ayrı “Doçent Kadrosu Başvuruları Değerlendirme” konulu görevlendirme yazısı göndererek “… dosyanın tarafınızdan incelenerek adaylar hakkındaki raporunuzu en geç bir ay içerisinde Rektörlüğümüze göndermenizi rica eder, katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim” yazmıştır.
Ancak, üç jüri üyesinden ikisi, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ile Prof. Dr. Aygen Oksay’ın adına hazırlanmış görünen raporların hazırlanma tarihi 05.07.2023’tür.
Dolayısıyla, bahse konu jüri üyelerinin adına hazırlanmış görünen raporların hazırlanma tarihi dahi, mevzuatın belirlediği 1 aylık süreyi aştığından bu raporların işleme alınması, 12.06.2018 tarihli 30449 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Öğretim Üyeliğine Yükseltilme ve Atanma Yönetmeliği’ne açıkça aykırıdır. Kaldı ki, yine aynı yönetmelikte “Dosya inceleme sonuçlarının bir ay içinde gelmemesi halinde aynı usulle tespit edilen başka profesörlere dosyalar incelenmesi için gönderilir.” amir hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla, Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın başka jüri üyeleri tespit edip yeni jüri üyelerine adayların başvurularını göndermesi gerekirken bunu yapmamış; yönetmeliği hiçe saymıştır.
– Akademik kumpas düzenlendiği belgelendi
Dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın adayların dosyalarını incelemesi için EBYS üzerinden göndermiş olduğu görevlendirme yazıları incelendiğinde Jüri üyesi Prof. Dr. Aygen Oksay’a iletilen yazının sayı numarası “E-53950299-903.99-6429”dur. Jüri Üyesi Prof. Dr. Aygen Oksay’ın, başvuru dosyalarını incelediğini beyan ettiği raporunun İLGİ kısmında da kendisine Tarsus Üniversitesi Eski Rektörü tarafından gelen sayı numarasının aynı şekilde “E-53950299-903.99-6429” olduğu görülmüştür.
Dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Aydın’ın, adayların dosyalarını incelemesi için diğer Jüri Üyesi Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’ya EBYS üzerinden ilettiği yazının ise sayı numarası E-53950299-903.99-6431’dir. Ancak, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı adına word formatında manüel olarak hazırlanmış raporun İLGİ kısmında ise aynen “E-53950299-903.99-6429 sayı ve 30/05/2023 tarihli jüri görevlendirmesi konulu yazı” şeklinde bir ibare yer almıştır.
Yani, Prof. Dr. Aygen Oksay’ın kendisine özgü gelen ve yalnızca Tarsus Üniversitesi Rektörü’nün ve kendisinin bilebileceği, sistem üzerinden ŞAHSINA HUSUSİ olarak oluşturulan belge sayı numarasının, diğer jüri üyesi olan Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın hazırladığı görünen raporda yer alması izahı olmayan büyük bir skandaldır. Bu, raporların tek elden kumpasla hazırlandığının göstergesidir. Nitekim, Tarsus Üniversitesi izahı olamayacak bu kumpasa bir yıldır hiçbir açıklama yapamamıştır.
Raporlardaki imzaların montaj ve benzeri sahtecilik yöntemleriyle oluşturulduğu kanıtlandı
Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ile Prof. Dr. Aygen Oksay’ın jüri raporlarındaki akışın, iftiraların ve gerçeğe aykırı beyanların yüksek oranda benzeşmesi, raporların aynı tarihte hazırlanmış olarak görünmesi, bir jüri üyesinin hazırladığı görünen sözde kişisel raporun ilgi kısmında diğer jüri üyesinin şahsına hususi olarak dönemin Tarsus Üniversitesi Rektörü tarafından iletilen 22 haneli sayı numarasının aynısının çıkması gibi her aşamasına şaibe bulaşmış bu usulsüzlükler neticesinde imzaların da sahte olabileceği kuşkusu içerisine giren davacı akademisyen ve avukatları, bu sefer de Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın iki aday için hazırladığı görünen raporlarındaki toplamda 4 adet imzanın kendisine ait olup olmadığını incelettirmeye karar veriyor.
Bunun için ise, 5271 Sayılı CMK’nın 67. maddesi ve 6100 Sayılı HMK’nın 293. maddesi uyarınca, “özel uzman görüşü alınması” için, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Daire Başkanlığı bünyesindeki Kriminal Polis Laboratuvarları’nda değişik rütbelerde Sahtecilik ve Grafoloji Uzmanı olarak geçmişte görev yapmış ve binlerce dosyayı aydınlatmış olan bir Adli Belge İnceleme Uzmanına başvuruluyor.
Jüri Üyesi Prof. Dr. İlker Hüseyin ÇARIKÇI adına atılı bulunan imzaların, ForenScope Multispectral Document Examination System DocEx, Regula 1010 Professional, Regula 1025 Professional, Zarbeco Miscope Megapixel Digital Microscope ve diğer optik gereçler ve cihazlar ile bilgisayar ortamında kullanılan görüntüleme ve görüntü inceleme yazılımları yardımıyla ve grafolojik, grafometrik yöntemlerle yapılan incelenmelerinde; tetkik konusu dört adet belgede Prof. Dr. İlker Hüseyin ÇARIKÇI adına atılı bulunan dört adet imzanın kendi aralarında; genel şekil, ebat, eğim, başlama ve bitim noktaları, meyil ve istikametleri, imza içerisindeki gramaların inşa şekli, noktalama işaretinin konum ve pozisyonu, mikro formasyon özellikleri ve nisbi konumları yönünden birbirlerine tam olarak uyum sağladıkları, intibak ettikleri, tetabuk oldukları, yani iz düşümlerinin AYNI olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı adına atılı bulunan imzaların, kalemle oluşturulmuş ıslak mürekkepli imzalar olamayacağı, bilgisayar programları ve donanımları vasıtasıyla oluşturulmuş montaj imzalar oldukları veya farklı sahtecilik yöntemleri vasıtasıyla oluşturulmuş oldukları tespit ediliyor.
Montaj/Sahtecilik Yöntemiyle oluşturulan imzaların bulunduğu bu jüri raporları mahkemeye sunulurken bir de “ASLI GİBİDİR” mührü vurulmuş.
Cumhurbaşkanı’nın kararıyla yayınlanan Resmî Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’e de aykırı
Montaj ve benzeri bir yöntemle oluşturulmuş imzalar, 9/6/2020 tarihli ve 2646 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı doğrultusunda 10/6/2020 tarihli ve 31151 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Resmî Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’e aykırıdır ve hiçbir şekilde geçerliliği bulunmamaktadır.
Çünkü aynı yönetmelik ve buna bağlı olarak oluşturulan Resmî Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Kılavuzu gereğince, resmi bir belgenin imzalanma usulü yalnızca güvenli elektronik imza veya mavi renkli/mürekkepli kalem ile atılan ıslak imza ile mümkündür. Bunun başka bir yolu bulunmamaktadır.
Dolayısıyla, Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Cumhurbaşkanı Kararı doğrultusunda Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelik’e aykırı bir şekilde, geçersiz, kim tarafından nerede hazırlandığı bile belli olmayan raporları dayanak göstererek işlem yapma cüretinde bulunmuştur.
Bu kadar usulsüzlüğün yer aldığı dosyaya Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden 3 akademisyen bilirkişi atanıyor
Usulsüzlüklerle dolu dosyada, adayların kıyaslanması için Eskişehir Teknik Üniversitesi’nden bilirkişi olarak Havacılık Yönetimi bölümünden öncelikle 3 akademisyen atanıyor. Ancak bu akademisyenlerin, dava konusu kadronun bulunduğu bölümün Başkanı olması sebebiyle bir yönüyle de taraf olma niteliği taşıyan Dilek Erdoğan ile çok uzun yıllara dayalı tanışıklığı ispatlanıyor. Akabinde, itirazlar üzerine, yine aynı üniversiteden Prof. Dr. Ender Gerede, Prof. Dr. Özlem Atalık ve Prof. Dr. Ferhan Kuyucak Şengür isimli başka üç akademisyen yeni bilirkişiler olarak atanıyor. Yine aynı ilişki ağı burada da dikkat çekiyor. Hatta, Tarsus Üniversitesi Havacılık Yönetimi Bölüm Başkanı Dilek Erdoğan’ın doktora tezinde, bilirkişi olarak dosyayı Eskişehir’de mahkemeden yemin ederek teslim alan Ender Gerede’ye teşekkür ettiği tespit ediliyor.
Mahkeme, bilirkişilerden, tarafların tüm iddiaları dikkate alınmak suretiyle adayların bilimsel çalışmalarının ve özgeçmişlerinin “havacılık yönetimi” alanına uygunluğu kapsamında değerlendirilmesini talep ediyor.
Bilirkişiler, meslek, bilim ve hukuk çevrelerince asla kabulü mümkün olmayacak, eksik, taraflı, bilimsellikten yoksun ve adeta davanın davalı lehine sonuçlanması için özel olarak tanzim edilmiş bir rapor sunmuşlardır.
Öyle ki, bilirkişiler davacının, ataması yapılan kişiden 357,95 puanlık, yani sıfırdan 3 doçent ataması yapacak kadar bir puan üstünlüğünü açıklayamamış, davacının eğitim geçmişini, ödüllerini, yabancı dil puanı üstünlüğünü, havacılık yönetimi alanında öğrenci yetiştirmesini ve hatta Tarsus Üniversitesi’nin puanlama tablosunda puan değeri olan başarıyla tamamladığı tez danışmanlıklarını ve uluslararası hakemli dergide baş editörlük görevi gibi birçok üstünlüğünü kasıtlı olarak raporda değerlendirmemiştir.
Bilirkişiler, mahkemenin kendisinden talep ettiği doğrultuda raporu hazırlamayarak, havacılık yönetimi alanında bilimsel çalışması değerlendirilemeyecek düzeyde olan diğer adayı aklayabilmek için raporu manipüle etmek maksadıyla adayları “yönetim ve strateji” alanına göre kıyasladıklarını dahi rapora yazmışlardır. Mahkemenin havacılık yönetimi bölümünden bilirkişi tayin etmesinin sebebi, bu bölüme hangi adayın daha büyük katkı sağlayacağını tespit etmedeki kamu yararıydı. Dolayısıyla bilirkişilerin ne yapmaya çalıştığı açıkça ortadadır.
Dahası yine aynı bilirkişiler hızını alamamış; davacı akademisyenin sunduğu 20 adet uluslararası bildirinin, atanan kişinin 11 adet bildirisinden nicelik olarak daha az olduğunu belirtmiş ve 20 sayısının 11 sayısından küçük olduğunu bile sözde bilirkişi raporuna yazma cüreti göstererek görevlerini kötüye kullanmışlardır.
Bilirkişiler, raporlarında, adayların yayınlanmış özet metinleri ile ilgili olarak “özet şeklinde olduğu ve bu nedenle değerlendirilemediği” şeklinde ifadelerde bulunmuşlardır. Fakat, yine aynı tarafgir bilirkişiler, atanan kişinin, havacılık yönetimi alanındaki 250 kelimelik yalnızca bir (1) paragraftan oluşan özet metin bildirisini değerlendirmeye tabi tutarak, sırf kendisini, ilanın ikinci koşulu olan “havacılık yönetimi üzerine çalışmaları olmak” şartını karşılamış gibi gösterebilmek için, raporun içeriğinde kendi yazdıklarıyla çelişmeyi dahi göze almışlardır.
Bilirkişiler; tek yanlı, taraflı, eksik, gerçeğe aykırı beyan dolu, bilimsellikten yoksun ve adeta davanın davalı lehine sonuçlanması için özel olarak tanzim edilmiş 15 sayfalık bir rapor hazırlamışlardır. Dolayısıyla, 15 sayfalık bir hacimdeki sözde bilirkişi (!) raporuna, raporun üç katı bir hacimde 46 sayfalık itiraz dilekçesi hazırlayarak kasıtlı olarak tanzim edilmiş bu rapora itiraz edilmiştir.
Ayrıca, davacı üyemiz itiraz dilekçesinde, “Türkiye’nin havacılık vizyonunun 250 kelimeden ibaret olmadığını” vurgulamıştır.
Jüri raporlarının Tarsus Üniversitesi’ne gönderildiği kargo/posta, gönderici ve alıcı bilgileri talep ediliyor ancak tarsus üniversitesi bu bilgileri sunamıyor
Raporlardaki şaibelerin üzerine, davacı ve avukatları bu sefer de Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı, Prof. Dr. Aygen Oksay ve Prof. Dr. Taner Acuner isimli üç jüri üyesinin kişisel raporlarının Tarsus Üniversitesi’ne gönderildiği tarih, PTT ile gönderildi ise teslime dair evrak veya barkod numarası, özel kargo firması ile gönderildi ise kargo firmasının adı, kargo gönderi numarası, gönderici-alıcı adı ve davalı idareye ulaştığı tarihe dair sürece ilişkin tüm kargo bilgilerini ayrı ayrı detaylı olarak mahkeme aracılığıyla talep ediyor.
Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı’nın kendisine ait raporunda, arkadaşı Prof. Dr. Aygen Oksay’a ait 22 haneli sayı numarasının unutulmuş olması, Sahtecilik ve Grafoloji uzmanının raporuna göre, Çarıkçı’ya ait raporun ıslak imzalı bir orijinal versiyonunun mümkün olamayacağı, dolayısıyla bu raporların davalı idare tarafından nasıl kayda girdiği ve bu şaibeli raporların Tarsus Üniversitesi’ne nasıl ulaştığı noktasında Tarsus Üniversitesi’nin yüklemesi gereken ama yüklemediği; talep edilmesine rağmen yüklememekte ısrar ettiği bu bilgileri sunamaması da hukuka aykırılık teşkil ediyor. Mahkeme de, eksik olan bu evrakların yüklenmesi için sessiz kalıyor.
Davacı ve avukatları, delil tespit isteminde bulunuyor
Hem montaj ve benzeri sahtecilik yöntemleriyle oluşturulmuş imzayı soruşturmak hem de Tarsus Üniversitesi tarafından sunulamayan kargo/posta bilgilerini araştırmak maksadıyla İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 58. maddesi gereğince Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı adına atılı görünen imzaların incelenmesi için adli bilirkişi incelemesi yaptırılması ve Tarsus Üniversitesi’nin tüm bilgileri eksiksiz yüklemesi gerekirken, mahkemeye sunmadığı kargo/posta bilgilerinin ortaya çıkarılması maksadıyla delil tespit isteminde bulunuluyor.
Ancak Mahkeme, bunların soruşturulmasında kamu yararı olmadığı gerekçesiyle bu talebi reddediyor.
İkinci uzman mütalaa raporu mahkemeye sunuluyor
Delil tespit istemine ilişkin ret kararına itiraz ediliyor ve davacı akademisyen ve avukatları İlker Hüseyin Çarıkçı adına atılı görünen imzaları bu sefer, Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü E. Emniyet Müdürü olarak geçmişte görev yapmış bir başka Sahtecilik ve Grafoloji Uzmanı’na sunarak ikinci kez farklı bir uzman görüşüne başvuruyor.
İkinci uzman raporunda da özetle; grafolojik açıdan aynı anda ya da farklı zamanlarda kalemle atılan imzaların tetabuk olmasının (tam uygunluk olma), iz düşümlerinin aynı olmasının (üst üste çakışma) mümkün olmadığı ifade ediliyor. Bununla birlikte; grafolojik açıdan bir şahsın, yazdığı bir harf, rakam ve imzasının aynısını birebir tekrarlayamayacağı; yine bir şahsın başka bir şahıs için yazdığı bir harf, rakam ve imzasının aynısını birebir tekrarlayamayacağı öncelikle vurgulanıyor.
Dahası, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı isim ve imzalı resmi yazı fotokopileri ve eklerinde bulunan jüri raporlarında İlker Hüseyin Çarıkçı adına atılı olan imzaların, genel şekilleri ve tersim tarzları, başlama ve bitiş yerleri, imza hatlarını oluşturan çizgilerin yapıları, dik ve kavis dönüşler, eğimleri, meyil ve istikametleri, konum ve ebatları yönünden aralarında tetabuk (tam uygunluk) oldukları, iz düşümlerinin aynı olduğu (üst üste çakıştıkları) tekrardan kanıtlanıyor. Dolayısıyla, jüri raporlarında, Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı adına atılı görünen tüm imzaların doğrudan kalemle atılmış ıslak imzalar olmadıkları, montaj veya başka sahtecilik yöntemleri kullanılarak oluşturulmuş oldukları sonucu bir kez daha ortaya çıkıyor.
Bir jüri üyesinin raporundan başkasına özel sayı numarasının çıkması, bir jüri üyesi adına montaj veya sahtecilik yöntemiyle oluşturulan bir imzanın yer alması gibi birçok sebep doğrultusunda, başta Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü ve Mersin 2. İdare Mahkemesi’nin bu imzaları ve sahte imzalı jüri raporlarının Tarsus Üniversitesi’ne nasıl kayda girdiği gibi şaibeleri araştırması gerekirken; davacı akademisyen ve avukatları araştırılmasını talep ettikçe ya sessiz kalınıyor ya da reddediliyor.
Dolayısıyla, bu da bu dosyanın üzerindeki gölge elleri gösteren önemli bir gösterge
Sessiz kalmaları sebebiyle, bu akademik kumpas organizasyonuna dahil olduğu şüphesi uyandıran Tarsus Üniversitesi Rektörlüğü başta olmak üzere, her bir aşamasına bu kadar şaibe bulaşan, sahte evrakları işleme alıp atamayı gerçekleştiren dönemin Yönetim Kurulu Üyeleri Prof. Dr. Orhan Aydın, Prof. Dr. Ali Deran, Prof. Dr. Mehmet İnce, Prof. Dr. Bülent Şen, Prof. Dr. Osman Murat Özkendir, Prof. Dr. Özgül Akın Şenkal, Prof. Dr. Zeynep Hatunoğlu ve aynı zamanda Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nin Dekanı olan Kasım Ocakoğlu, hayatları boyunca peşlerini bırakmayacak bir atama dosyasının altına imza atmıştır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Resmi Gazete’de yayınlanmış kararını bile dikkate almayan bu kişilere söyleyeceğimiz son söz şudur:
Tarsus üniversitesi bir devlet kurumudur. Devletimizi böyle usulsüzlüklerle lekeleyemezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti sizden büyüktür ve gereğini de en kısa sürede Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Adalet Bakanımız ve İçişleri Bakanımızın yerine getireceğine inancımız sonsuzdur.”