Tarsus Halkevci Kadınlar: “Öldüren Sevgi İstemiyoruz!”
Tarsus Halkevci Kadınlar, 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Yarenlik Alanı’nda bir araya gelerek kadın cinayetlerine, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadın emeğinin sömürüsüne dikkat çekmek amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı Halkevleri Kadın Sekreteri Çiğdem Serin okudu.
Serin, Sevgililer Günü’nün kadınlara yönelik şiddeti ve eşitsizliği perdeleyen bir araç haline getirildiğini vurgulayarak, “Kırmızı güllerin, parıltılı hediyelerin yaşadığımız gerçekliğin üstünü örtmesine izin vermiyoruz. ‘Aşk’ örtüsünü kaldırıyoruz. Eşitlik yoksa aşk da yok!” dedi.
Basın açıklamasında, romantik ilişkilerde kadınlara dayatılan fedakârlık ve itaate dayalı anlayışın kadın cinayetlerine kapı araladığı belirtildi. Kadınların her gün “aşık” olduklarını iddia eden erkekler tarafından öldürüldüğüne dikkat çekilerek, “Erkekler ‘çok seviyordum öldürdüm’, ‘kıskandım öldürdüm’, ‘ayrılmak istedi öldürdüm’ diyerek cinayetlerine bahane üretiyor. Erkeklerin şiddete bahanesi çok ama bizim susmaya niyetimiz yok” denildi.
Kadınların sadece romantik ilişkilerde değil, aile içi şiddet, iş hayatında ayrımcılık ve toplumsal baskılarla da mücadele etmek zorunda bırakıldığına vurgu yapılan açıklamada, “Erkeklerin aşkı kadınları kısıtlıyor, eve hapsediyor, emeğimizi sömürüyor. Çünkü erkek egemen kapitalist düzen, kadınların görünmeyen emeği ile dönüyor” ifadeleri kullanıldı.
“Aile Yılı’na Karşı Kadın Yılı”
Kadınların ev içi emeğinin sömürüldüğünü, iş hayatında çifte yük altına sokulduğunu ve iktidarın kadınları değil aile kurumunu korumayı tercih ettiğini belirten Halkevci Kadınlar, “2024 yılında kadın cinayetleri en yüksek seviyeye ulaşmışken, 2025 yılının ‘Aile Yılı’ ilan edilmesine karşı biz de bu yılı ‘Kadın Yılı’ ilan ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Kadınların mutsuz olduğu evliliklere mahkûm edildiği, boşanmaların engellendiği ve iktidarın kadınları değil aileyi korumaya çalıştığı vurgulanarak, “Kadınlar ekonomik özgürlüklerini kazanamazken, kamusal kreşler sağlanmazken, devletin yerine getirmediği birçok bakım hizmeti kadınların omuzuna yıkılıyor. Kadınlar mutsuz evliliklere hapsedilirken, erkek şiddeti her geçen gün artıyor” denildi.
Eylemcilerden ‘Cadı Kazanı’ Protestosu
Basın açıklamasının ardından eylemciler, temsili olarak “AŞK” yazılı bir kutudan çıkan cam silgisi, fırça, tava, temizlik süngeri ve temizlik bezi gibi ev içi emeği çağrıştıran malzemeleri “Cadı Kazanı” adını verdikleri tencereye attı. Bu performansla kadınlara dayatılan geleneksel rolleri ve kadın emeğinin sömürüsünü protesto eden grup, ritmik sloganlarla seslerini yükseltti.
“Yaşamak İçin Feminist Mücadeleyi Büyütüyoruz”
Eylemin sonunda tüm kadınlara mücadele çağrısı yapan Halkevci Kadınlar, “Ne parıltılı hediyeler, ne mum ışığında romantik yemekler, ne de o romantik yemeklerden arda kalan yanmış mum lekeleri, kirli tabaklar… Parıltılı hediyeleriniz de eşitsiz aşkınız da sizin olsun! Biz hayatı istiyoruz! Sadece nefes alıp vermekten ibaret bir yaşam değil, arzu ettiğimiz hayatı, istediğimiz aşkı özgürce yaşadığımız, hayatlarımıza dair kararları erkeklerin değil kendimizin aldığı bir yaşamı istiyoruz. Yaşamak İçin Feminist Mücadeleyi Büyütüyoruz” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
* Basın açıklaması metninin tamamı aşağıdadır:
“Bugün 14 Şubat Sevgililer Günü. Allı pullu paketler, çiçekler, mücevherlerle sermayenin çarkları dönerken aşk adı altında yaşadığımız eşitsizlik, şiddet unutturulmaya çalışılıyor. Kırmızı güllerin, parıltılı hediyelerin yaşadığımız gerçekliğin üstünü örtmesine izin vermiyoruz. Aşk örtüsünü kaldırıyoruz. Eşitlik yoksa aşk da yok!
Aşk sözcüğü ancak kırmızı hediye paketlerinin üstünü örtüyor. Yaşadığımız ayrımcılığın, emek sömürüsünün şiddetin üstünü örtmüyor. ışıklı reklam panoları, peluş oyuncaklar, kırmızı balonlar karın doyurmuyor. Tenceremizde aş yok, masallara karnımız tok. O masallar ki yıllarca kimi romanlardan televizyon dizilerine kıskanılmanın, tahakkümün aşk olduğunu, aşkın fedakarlık ve özveri olduğunu, hayır demenin naz yapmak, tacizin arzu, alıkoyup-kısıtlamanın kara sevda olduğunu anlatıp durdu. Oysa ‘kara sevda’, ölümüne sevda masalların değil kadın cinayetlerinin kapısını aralıyor.
Erkeklerin aşkı her gün kadınları katlediyor. Erkek yargı tarafından sırtı sıvazlanan erkekler, ‘çok seviyordum öldürdüm’ diyor. ‘kıskandım öldürdüm’ diyor. ‘ayrılmak istedi öldürdüm’ diyor. ‘aşkıma karşılık vermedi öldürdüm’ diyor. Erkeklerin şiddete bahanesi çok, bizimse susmaya niyetimiz yok. Romantik kutlamalar yerine hayatlarımıza sahip çıkmak için sokaktayız. Kırmızı gülleriniz sizin olsun biz yaşamak istiyoruz.
![](https://akkozagazetesi.com/wp-content/uploads/2025/02/DSCF3369.jpg)
Erkeklerin aşkı kadınları kısıtlıyor, eve hapsediyor, emeğimizi sömürüyor. Çünkü erkek egemen kapitalist bu düzen kadınların görünmeyen emeği ile dönüyor. Kadınların ev içi emeğini daha fazla sömürmek için pazarlanan kutsal aile aşk ile soslanıyor. Pazara kadar değil mezara kadar, ölüm bizi ayırana kadar diye başlayan evlilikler mutlu sonla bitmiyor. Kadınlar çoğu zaman çocuklarına bakmak için işlerinden ayrılıyor ya da hem işyerinde hem evde çifte sömürüye maruz kalıyor. Ebeveynler kamusal kreşe ulaşamadığı için işten çıkmak zorunda kalan kadınlar oluyor. Devletin yerine getirmediği bir çok bakım hizmeti kadınların omuzuna yıkılıyor. Kadınlar şiddet görse dahi mutsuz olduğu evliliklere zorlanıyor. Çünkü iktidar kadınları şiddetten korumak yerine aileyi korumayı, boşanmayı engellemeyi tercih ediyor. 2024 yılında kadın cinayetleri en yüksek seviyeye ulaşmışken ve öldürülen kadınların çoğu aile içerisinde katledilmişken iktidar tarafından 2025 yılı aile yılı ilan edildi. Normal doğum-sezaryen doğum tartışmaları ile bedenimiz hakkındaki söz hakkımızı elimizden almak isteyenlere, en az üç çocuk dayatmalarına, kimi sevip kimi sevmeyeceğimize karışarak LGBTİ+ düşmanlığını körükleyenlere karşı biz de bu yılı kadın yılı ilan ettik. Bizi hapsetmeye çalıştıkları dört duvarı, eşitsiz aşkı eşitsiz hayatı kabul etmiyoruz.
Ne parıltılı hediyeler, ne mum ışığında romantik yemekler, ne de o romantik yemeklerden arda kalan yanmış mum lekeleri, kirli tabaklar, bulaşıklar… parıltılı hediyeleriniz de eşitsiz aşkınız da sizin olsun biz hayatı istiyoruz. Sadece nefes alıp vermekten ibaret bir yaşam değil, arzu ettiğimiz hayatı, istediğimiz aşkı özgürce yaşadığımız, hayatlarımıza dair kararları erkeklerin değil kendimizin aldığı bir yaşamı istiyoruz. Öldüren sevgi istemiyoruz. Tüm kadınları hayatlarımıza, arzularımıza sahip çıkmaya, yaşamak için feminist mücadeleye çağırıyoruz.
Halkevci Kadınlar”